Bilgistasyonu
varlikfelsefesi
Varlık Felsfesi
VARLIK FELSEFESİ
1.VARLIK FELSEFESİNİN KONUSU VE TEMEL KAVRAMLARI:
Varlık Felsefesinin konusu varlıktır.Varlık;var olan her şeydir. Varlık Felsefesi açısından var olanlar iki biçimde ele alınır.
1-Reel Varlıklar: İnsan bilincine bağlı olmadan varolanlar.Gerçekte,nesnel olarak var olanlar: Gerçek varlık,gerçekliğini nesnelerden,olaylardan,kişilerden alan;belli bir zaman ve mekanda var olandır.Gerçekte var olanlar duyu organları ile algılanır.Örneğin:masa,sıra,kitap v.b.
2-İdeal Varlıklar: İnsan bilincine bağlı olarak varolanlar.İdea’da (zihinde,düşünsel) olarak var olanlar:İnsanların zihinlerinde oluşturdukları kavramlardır.Zihinde var olanları insanlar bir takım olay ve ilişkilerden soyutlayarak elde ederler,bu nedenle duyu organları ile kavranamazlar. Varlık felsefesinin konusu “varolanlar”dır.Varlık felsefesinin konusunu oluşturan “varlık”, şu ya da bu varlık olmayıp, tüm bu varlıkları da içine alan tümel varlık ya da varlık kavramının kendisidir.Yani varlık felsefesi, bilimlerin konu edindiği reel varlıklar alanındaki varlıklarla değil, daha çok ideal varlıklar alanındaki varlıkla ilgilenir.
2.BİLİM VE FELSEFE AÇISINDAN VARLIK:
Bilim ve Felsefenin varlığa bakış açıları şu noktalardan farklılaşır: Bilime göre varlık tartışmasız vardır.Bilim varlığın var olduğunu ön kabul olarak benimser ve var kabul ettiği varlıkla ilgili neden-sonuç ilişkileri kurar. Felsefe varlığın var olup olmadığını da tartışır. Nedenlerin nedenlerini de araştırır. Bilimler konularına göre varlığı parçalara ayırarak ,kendilerine özgü yöntemlerle inceler. Felsefe, varlığı bütün halinde görür ve bütün halinde incelemeye çalışır.Bunun içinse gerekirse tüm bilimlerin sonuçlarını kullanarak genel kuramsal açıklamalar yapar.
3.METAFİZİK VE ONTOLOJİ:
Metafizik sözcüğünü felsefe tarihinde ilk kullanan filozof Aristoteles’tir.Yazmış olduğu ve daha çok ontoloji(varlık) problemlerini ele aldığı kitabının ilk bölümüne “Fizik”,ikinci bölümüne “Metafizik” adını vermiştir.Buradaki anlamıyla “metafizik”, “fizik” adlı bölümden sonra gelen bölüm anlamını taşımaktadır. Aristoteles kitabının bu bölümünde ontoloji problemlerini ele almış, yani metafizik ile ontolojiyi bir ve aynı anlamda kullanmıştır.Bununla birlikte geçen yılar içerisinde “metafizik” sözcüğü ile “ontoloji” sözcüğünün anlamları farklılaşmıştır. “Metafizik”;bugünkü anlamıyla, ispatlanması ve çürütülmesi mümkün olmayan , daha çok doğa üstü varlıklar alanına ilişkin sorunlarla ilgilenir. “Ontoloji” varlığı konu edinen ve onu sorgulayan felsefe dalıdır.
4.VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI:
Ontolojinin soruları şunlardır:
1. Varlık var mıdır?
2. Varlığın ana maddesi nedir?
3. Evren nasıl oluşmuştur?
4. Evrenin bir amacı var mıdır?
5. Varlıkta özgürlük var mıdır?
6. Ruh nedir?
7. Ruh ölümsüz müdür?
8. Ölüm nedir?
5.VARLIK FELSEFESİNİN SORULARINA YAKLAŞIMLAR:
VARLIĞIN OLUP OLMADIĞI PROBLEMİ:
Varlığın var olup olmadığı ilk çağlardan bugüne ontolojinin tartıştığı temel problemdir.Bu probleme genelde iki bakış açısıyla yaklaşılmıştır.
A.NİHİLİZM(HİÇCİLİK)
Antik Nihilizm:
Antik Nihilizm’in temsilcileri Gorgias, Protogoras ve Hippias’dır.Antik nihilizmin temsilcisi olan sofistler, varlığı bir duyum ve algı problemi olarak ele alırlar. Ontoloji alanında nihilizmin ilk temsilcileri ilk çağ sofist filozoflarından Gorgias’tır. Gorgias,”varlık var mıdır?”sorusuna “yoktur” cevabını verir.Gorgias’a göre;”varlık yoktur.Olsa bile bilinemez.Bilinse bile bildirilemez.” Protogoras’a göre ise aynı varlığa ilişkin herkesin duyum ve algısı farklı farklıdır.Bu yüzden de bir tek değil pek çok varlık anlayışı ortaya çıkmaktadır.Varlık göreceli,kişiden kişiye değişen bir özellik gösterir.
Taoizm:
İlk çağda Çin’de Lao-Tse ‘nin kurduğu taoizm. gerçeğin tüm çeşitliliğine karşın “bir”(tao) olduğunu ve bunun adının,biçiminin, maddesinin, görüntüsünün olmadığını savunur. Ona göre “Tao” evrendeki tüm karşıtlıkları kendisinde birleştiren tanımlanamaz bir şeydir.İyidir,aynı zamanda kötüdür; güzeldir, aynı zamanda çirkindir;vardır,aynı zamanda yoktur vb. O’na göre aldatıcı olan dünya, varlıktan yoksundur.
Anarşizm:
Nihilizm’e göre hiçbir varlık gerçekten var değildir ve varlığı var olan olarak kabul eden görüşlere karşı çıkar. Nihilizm hiçbir değer ve kural tanımayan bir görüştür ve toplumda düzeni sağlayan tüm otoriteleri reddeder. Nihilizm bu biçimiyle siyasal anlamda anarşizme temel oluşturur.Anarşizmin en önemli temsilcisi Cernişevski’dir. Öte yandan Nietzsche; Toplumsal değer ve normları tümüyle inkar ederek nihilizmin 19.yy.daki önemli temsilcisi olmuştur.
B.REALİZM(GERÇEKÇİLİK)
Varlık vardır anlayışı realizmdir. Realizm varlığın insan bilincinin dışında insan bilincinden bağımsız olarak var olduğunu savunur.Realizme göre dış dünya bizden bağımsız olarak vardır.Var olan nesnel olandır,duyu organları aracılığıyla algılanabilir olandır. Kısacası realizm insan bilincinden bağımsız bir varlığın olduğunu öne süren yaklaşımdır.Tarih içerisinde pek çok realizm anlayışı görülür.Bunlar:
1.Kavram Realizmi
Kavramların insan zihninden bağımsız gerçek varlıklar olduğunu öne süren yaklaşımdır.Güzel insan, güzel çiçek, güzel kuş geçici varlıklar iken güzellik kalıcı gerçekliktir.Bu örnekteki kavram, güzellik, soyut, genel ve değişmez bir varlıktır.Demek ki asıl varolan şu ya da bu insan değil insan kavramıdır.Ortaçağ boyunca süren “tümel varlıklar mı, yoksa tekil varlıklar mı gerçek varolandır?” tartışması kavram realizmini ikiye ayırmıştır:
a.Nominalizm
Bu görüşü savunan filozoflar kavramların sadece nesnelerin adları olduğunu,asıl gerçek varlıkların ise tekil kavramlar “şu insan”,”bu ağaç”, “o ev” vb. olduğunu savunurlar.
b. Konseptualizm
Ortaçağın sonlarında görülen bu yaklaşım bu tartışmaya bir son vermek istemiş ve Aristotelesçi bir yaklaşımla tümel tekil tartışmasını sentezlemeyi denemiştir.Tümel kavramların varolduğunu ama kendi başlarına bir anlam taşımadıklarını,ancak bir tekille birleşmeleri halinde gerçek varlığın ortaya çıktığını öne sürerler.
2.Epistemolojik Realizm
Günümüzde yeni bir biçimle karşımıza çıkan ve ünlü matematikçi ve filozof Bertrand Russel’ın temsil ettiği epistemolojik realizm,gerçek varlıkların duyu verilerinden ibaret olduğunu ileri sürer.Kısaca bu yaklaşıma gör gerçek varlık, dış dünyada insan bilincine bağlı olmadan varolan nesnelere ait duyu verileridir.
VARLIĞIN NE’LİĞİ(MAHİYETİ) PROBLEMİ
Varlığın ne olduğu sorusuna farklı cevaplar verilmiştir;.
1.MATERYALİZM:
Varlığı Madde Kabul Etme.Varlığın özünü madde olarak kabul eder.İdea cinsinden özlerin ise ancak maddeye bağlı olarak varlığını sürdürdüğünü öne sürer.En Önemli temsilcileri ilk çağ’da Naiv Materyalizmi temsil eden doğa filozofları (Thales,Aneximenes,Aneximandros,Demokritos vb.),Yeni Çağ’da Mekanik materyalizmi temsil eden La Metrie ve günümüzde diyalektik materyalizmi temsil eden K.Marx’tır.
2.İDEALİZM:
Varlığı idea olarak kabul etme.Varlığın özünün madde gibi sınırlı bir cevherden meydana gelemeyeceğini, varlığın özünün ancak ideal bir varlıktan meydana gelebileceğini öne süren yaklaşımdır.En önemli temsilcileri Sokrates,Platon,Aristoteles,Farabi,Hegel ve Kant’tır.
3.DUALİZM: Varlığı hem madde hem idea olarak kabul etme.Descartes tarafından temsil edilen bu yaklaşım idealizmle materyalizmi sentezlemeyi denemiştir. Ona göre varlığın özünde bir değil iki cevher bulunmaktadır: madde ve idea.Bu ikisini birbirinden ayırmak olanaksızdır.Bu yaklaşım iki cevher saptamasında bulunduğu için dualizm(ikicilik) adını alırken diğer yaklaşımlar varlığın özünü tek cevherle açıkladıklarından tekçilik(monizm) adını almışlardır.
4.OLUŞÇULUK:
Varlığı oluş kabul etme.Herakleitos ve Whitehead tarafından temsil edilen bu yaklaşıma göre varlık sürekli bir oluş yokoluş ve yeniden varoluş süreci içinde olduğundan özünü saptamak olanaksızdır.Herakleitos’a göre örneğin “her şey akar!..”.(Panta Rai).Ona göre “bir derede bir insan iki kez yıkanamaz;hem dere hem de insan değişim içerisindedir.” Bu nedenle evrende değişmeden kalan hiçbir şey yoktur.Fakat bu değişme de rastlantısal bir değişme olmayıp belli bir mantığa bağlı olarak değişmektedir.Yani değişmeden kalan tek şey değişme mantığı (logos)tur. Herakleitos her şeyi hızla değiştiren ama kendisi hiç değişmeyen ateş” i ,bu niteliğinden ötürü arkhe (ilk-kök varlık) saymıştır.
5.FENOMENOLOJİ:
Varlığı Fenomen kabul etme.Edmund Husserl tarafından temsil edilen bu yaklaşıma öre insan varlığa değerler yükleyerek yaklaştığından onun özüne hiç yaklaşamamaktadır.Varlığın özü değerlerden arındırılmış(ayraç içine alınmış) salt varlığın kendisidir.Buna Husserl “fenomen” adını vermiştir.Kısacası “fenomen” insanın varlığa yüklediği tüm değerliklerin arındırılmasından sonra artakalan özüdür.
5. ÜNİTE AHLAK FELSEFESİ(ETHİK) |
1.AHLAK FELSEFESİNİN KONUSU:
Ahlak Felsefesinin konusu insanın davranışları,yapıp etmeleridir.İnsanın yalnızca iradeli davranışları ahlak felsefesinin konusuna girer.İstenç dışı davranımlarla ahlak felsefesi
ilgilenmez.
Ahlak(Moralite): Bir toplumda uyulması gereken kurallar bütünüdür.Toplumdan topluma,kültürden kültüre, zamandan zamana değişiklikler gösterir. Göreceli ve özneldir. Bu anlamda” ahlak”değil “ahlaklar” vardır.Ahlak kuralları “iyi” ve “kötü” nün ne olduğunu bildiğini savlar ve buna göre iyinin yapılmasını kötünün yapılmamasını emreder.Yani kural koyucu (normatif) bir özellik gösterirler.Uyulmadığında yaptırımlara sahiptirler ve bireyleri kendisine uymaya zorlarlar.
Etik(Ethic): Varolan ahlak(moralite) üzerine düşünme,varolan ahlakı sorgulama etkinliğidir.İnsanın ahlaka ilişkin davranışlarının doğurduğu sorunları ele alan felsefe dalıdır.Etik her zaman,her yerde ve her koşul altında geçerli olabilecek ahlak kuralları olup olmadığını sorgular.”İyi” ve “kötü”nün ne olduğunu bir problem olarak ele alır ve dolayısıyla “şunu yap”,” bunu yapma” biçiminde kurallar koymaz.Yani normatif değildir.Ayrıca yaptırımlara da sahip değildirler. Kısacası “ahlak” bir toplumda kendisine uymaya zorlayan kurallar bütününü ifade ederken, “etik” varolan bu kuralları sorgulama etkinliğini ifade etmektedir.
2.AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI
BİREY: Toplumsallaşmış insan,toplum içerisinde yaşayan insanı ifade eder.Her birey biyolojik bir organizma olmak zorundadır ama her biyolojik organizma olan insan birey olmayabilir.
İYİ:İnsanın yapması gereken davranışlardır.Ahlakça değerli olandır.
KÖTÜ:İnsanın yapmaması gereken davranışlardır.
ÖZGÜRLÜK:Bireyin salt kendi iradesi ile “iyi” ve “kötü” olan davranışlardan birisini seçebilme gücüdür.
ERDEM (FAZİLET):İnsanın eylemlerinde hep iyi olana yönelmesidir.
SORUMLULUK:Bireyin iyi ya da kötü olanı özgürce seçmesinin getirdiği sonuçlardır. İnsanın kendi eylemlerinin ya da yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesidir.
VİCDAN:Tutum ve eylemlerimizin ahlakça değerli olup olmadığını yargılama bilincidir. Bir çeşit içsel mahkemedir.Bireyin iyi ya da kötü olanı seçmesini içsel bir muhasebeye tabi tutmasıdır.
AHLAK YASASI:Uyulması ahlak açısından gereken,genel-geçer kurallardır.
AHLAKİ KARAR:Ahlak kurallarına özgürce uymaktır.
AHLAKİ EYLEM:Ahlaka uygun davranışı gerçekleştirmedir.Ahlaka uygun eylem davranış olarak dışa yansır. Eylemin dışa yansımayan yönü ise tutumdur. ÖRNEK:Derse geç gelen öğrencinin öğretmene gerekçeyi belirtirken doğruyu söylemesi “İYİ”,yalan söylemesi “KÖTÜ”,bu davranışlardan birini seçmesi “ÖZGÜRLÜK”,Doğru söylemeyi seçmesi “ERDEM” dir.
3.AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL SORULARI
1-Ahlaki eylemin amacı var mıdır?Varsa nedir?
2-Toplumca belirlenen,insana zorla kabul ettirilen eylem biçimleri gerçekten “iyi” midir?
3-İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?
4-İnsanın doğası ahlaklı olmasına elverişlimidir?
5-Tüm insanların ortaklaşa benimseyebilecekleri evrensel ahlak yasaları var mıdır?
4.AHLAK YARGISINI DİĞER YARGI TÜRLERİNDEN AYIRAN NİTELİKLER
Bir iddiayı dile getiren söz dizisine yargı denir.Yargılar ikiye ayrılır;
1-Gerçeklik yargıları;
Nesneler dünyasına ilişkin yargılardır.Kişiden kişiye değişmez nesneldir.”Doğru” ve ya “yanlış” olurlar.Kanıtlanabilir ya da çürütülebilirler.
2-Değer yargıları; Bir gerçekliği değil, bir değerlendirmeyi içeren yargılardır,özneldir.Kişiden kişiye değişir.Değer yargılarının alanı geniştir.Kanıtlanamaz ve çürütülemezler.
*Mantık yargıları-“doğru”,yanlış”
*Sanat yargıları-“güzel”,”çirkin”
*Din yargıları –“sevap”,”günah”
*Ahlak yargıları-“iyi”,”kötü” şeklindedir.
*Bilim yargıları herkes tarafından kabul edilir,din yargıları (o dine inana kişilerce kabul edilir ve kişilere göre) değişmez,ahlak yargıları değişir.
5.ETİK’İN PROBLEMATİĞİ VE YAKLAŞIMLAR
*ÖZGÜRLÜK PROBLEMİ
Ahlak konusunda bazı filozoflar,insanın özgür olduğunu,bazı filozoflar özgür olmadığını savunur.
1- DETERMİNİZM : Özgür olmadığını savunanlar: (gerekircilik); deterministlere göre, insanın irade ve eylemleri içten ve dıştan gelen nedenlerle belirlenmiştir.Bireyin içinde bulunduğu şartlar iradeyi belirler ve kişinin özgür karar vermesini engeller.Bu yüzden insan eylemlerinde özgür değildir.
2- İNDETERMİNİZM : Özgür olduğunu savunanlar (gerekirci olmayanlar);indeterministlere göre,insan ahlaki eylemde tamamıyla özgürdür.İnsan kendini özgür hissettiği için toplumdaki ahlak yasalarına özgürce uyar.Bu görüşlerden her ikisi de insan gerçekleri ile bağdaşmadıklarından üçüncü bir görüş ortaya çıkmıştır.
3-OTO-DETERMİNİZM: Oto-deterministler, iradeyi ve ahlaki eylemleri bir kişilik ürünü olarak görürler. İnsan bilgi birikimini zenginleştirerek, kişiliğini geliştirerek ve aklını kullanarak özgürleşmiştir. Sonuç olarak kişiliği gelişmiş olanlar,gelişmemiş olanlardan daha özgürdür.
* EVRENSEL AHLAK YASASININ OLUP OLMADIĞI PROBLEMİ
A-EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI KABUL ETMEYEN GÖRÜŞLER
1.HEDONİZM (HAZ AHLAKI) Kurucusu Aristippos’tur.O’na göre haz veren şey “iyi”,haz vermeyen “kötü”dür. İnsan sadece kendi yaşadığı hazzı bilebilir.Başkalarının hazzını bilemez.Bu nedenle evrensel ahlak yasası yoktur.
2.FAYDA AHLAKI: Bireye yarar sağlayan davranış “iyi”,sağlamayan “kötü”dür.Yararlı olan kişiden kişiye değiştiği için evrensel ahlak yasası yoktur.
3.EGOİZM (BENCİLLİK) Bencillik, başkalarını dikkate almadan sadece kendi çıkarını düşünme anlamına gelir. İnsanın yalnızca kendi “ben”ine uygun olanı “iyi”nin ölçütü sayan düşüncesidir.Hobbes’a göre, insanı yönlendiren ‘kendini sevme’ ve ‘kendini koruma’ içgüdüsüdür.Bu yaklaşıma göre evrensel ahlak yasası yoktur.
3.ANARŞİZM Başta devlet olmak üzere tüm baskıcı kurumların ortadan kalkması gerektiğini öne süren öğretidir.Temsilcisi Max Stiner ‘dir.Evrensel ahlak yasasını reddeder.O tüm ahlaki değerlerin bir takım soyutlamalardan ibaret olduğunu düşünür.
4. NİHİLİZM(HİÇCİLİK)-FRIEDRICH NIETZSCHE O’na göre yapılması gereken;insanlığı ahlaktan kurtarmaktır.İnsan doğasına yaraşan, güçlü, korkusuz, acımasız olmaktır. Oysa tüm ahlaklar insanın güdülerini köreltir,onu pasifliğe yöneltir.Nietzche’ye göre; toplumda iki tür insan ve bunların oluşturduğu iki tür sosyal sınıf vardır. Birincisi Halk Sınıfı;sürü durumundadır Din ve ahlak kuralları bu sınıf için yeterlidir.İkincisi Seçkin Sınıf;Seçkin sınıfa yakışan ahlak, insanın doğasına uygun olan, bireyci, bencil, acımasız ahlaktır. Amaç, ”üstün insan”a ulaşmaktır. Üstün insan; sıradan,korkak,zayıflığı öğütleyen vicdan ahlakından kurtulup “iktidara doğru giden güç”ahlakına ulaşmakla oluşur. O’na göre “güç” en yüce iyi; yenilgi, kaybetmek,zayıflık ise kötüdür. İnsan için gerekli olan güçlü olmaktır.
5. EXISTANSIYALIZM(VAROLUŞÇULUK)-JEAN PAUL SARTRE
İnsanın kendi varoluşunu ancak özgürce davranarak gerçekleştirebileceğini savunur.Ancak bu özgürlük sınırsız değil,sorumlulukla belirlenmiştir.Sartre’a göre insan insanlığını kendisi yapar,değerlerini kendisi yaratır,yolunu kendisi seçer.Bu nedenle seçiminde tek başınadır ve sorumluluklar da kendisinindir.
B-EVRENSEL AHLAK YASASININ VARLIĞINI KABUL EDEN GÖRÜŞLER:
a)AHLAK YASASINI ÖZNEL (SUBJEKTİF)TEMELDE AÇIKLAYANLAR
Bu düşünceyi savunanlara göre evrensel bir ahlak yasası vardır.Ancak bu yasa varlığını insandan,insanın özel dünyasından alır.İnsanın karşısına bir buyruk biçiminde çıkar.Dürüst ol,insanları sev,.... gibi.
*J.S.Mill J.Bentham:Onlara göre insan doğası gereği acıdan kaçınır hazza yönelir,mutluluğa erişmek ister. Ancak kişinin mutluluğu,çevresindeki insanların mutluluğu ile ilişkilidir.Kişi mutluluğu ancak üyesi bulunduğu yarar sağlayan şeyi
yapmakla bulabilir.
*J.Bentham’a göre “Olabildiğince fazla sayıda insan için olabildiğince yararlı davranışlar yap!...” ahlak yasasını karakterize ederken, J.St.Mill’e göre “Herkes için,tüm insanlık için,evrensel mutluluk için yararlı eylemlerde bulun!..”.ahlak yasasını karakterize etmektedir.
* H.Bergson: O’na göre insan iyi ve kötüyü ancak sezgi ile kavrayabilir.İnsanın sezgisine uyarak yaptığı davranış “iyi”,sezgisine uymayan davranışı “kötü”dür.Bergson’daki ahlak anlayışı “Sezgilerinin sesine kulak ver ve ona uygun
eylemlerde bulun!...” biçiminde özetlenebilir. ÖRN:Boş zamanımı müzik dinleyerek,eğlenerek geçirebileceğim gibi,yardıma ihtiyacı olan birisine yardım ederek de geçirebilirim.Ben içimden gelen sezgiye uyarak,eğlenmekten vazgeçip yardım edersem ahlaki olanı (iyi) yapmış olurum. O’na göre zekanın oluşturduğu ahlak kapalı toplum ahlakıdır,yasakçıdır.Sezgi ahlakı ise;içinde sevgi ve özgürlüğün olduğu açık toplum ahlakıdır.
b)AHLAK YASASINI NESNEL (OBJEKTİF)TEMELDE AÇIKLAYANLAR
1.SOKRATES
Sokratese göre akıl ve onunla elde edilmiş bilgi her şeyin üstünde başlı başına bir erdemdir.O’na göre bilgili insan aynı zamanda erdemli insandır.Hiç kinse bilerek kötülük yapmaz.Kötülükle bilgisizlik aynı ve bir şeylerdir.İyi belirli bir amaca mutluluğa hizmet der.Dolayısıyla hiç kimse isteyerek iyiden kaçmaz ;ancak bilmediğinden kaçar..Ona göre kişi uruma göre davranarak ahlaklı olamaz.Durum ahlakı diye bir şey yoktur. Kişinin her zaman e her yerde uyması gereken evrensel ilke ve evrensel ahlak vardır.Bunlara ancak akıl ve bilgi aracılığıyla ulaşılabilir.
2.PLATON
Ona göre evren “gölgeler” ve idealar olmak üzere ikiye ayrılır.Nesnel varlıklar birer gölgedir çünkü sürekli değişmektedirler.Hiçbir kalıcılıkları bulunmamaktadır.Aslolan varlıklar idealardır ve her ideanın bir gölgesi bulunmaktadır.Nesnel varlıklar alanında iyi dediğimiz şeylerin aslı “iyilik” ideasıdır.Ahlaklı olmak için bu ideaya akıl yoluyla ulaşmamız gerekmektedir.
3.FARABİ
Farabi’ye göre iki türlü varlık bulunmaktadır.Birincisi özü tözü bir olan, karşıtı olmayan, herhangi bir belirlenimi bulunmayan, kendi kendinin nedeni olan zorunlu varlık.Tanrı. İkincisi ise zorunlu varlığın var ettiği mümkün varlıklar.İnsan ve diğer varlıklar.İyinin ne olduğu “Zorunlu Varlık”ın sahip olduğu etkin akıl tarafından bilindiği için, “mümkün varlık”, “ zorunlu varlık”ın etkin aklına kendi aklıyla ulaşıp bu evrensel ilkeleri öğrenmelidir.
4.SPİNOZA
Spinoza’ya göre evren “Makro Kozmos” ve” Mikro Kosmos” olarak ikiye ayrılmıştır.Başlangıçta bir olan bu iki evren, insanın duygu ve tutkularının esiri olması yüzünden ayrışmıştır.Neyin iyi neyin kötü olduğu “makro kosmos”un doğasında belli ve gizlidir.”Mikro kosmos” olarak insan duygu ve tutkularının esiri olmaktan kurtularak “makro kosmos”un doğasına geri dönüp bu evrensel ilkelere sahip olmalıdır.
5.KANT
Kant insan eyleminin amacının ne mutluluk ne de yarar olabileceğini söylemiştir.Ona göre insan Teorik Akıl ve Pratik Akıl olmak üzere iki ayrı akla sahiptir.Teorik akıl insanı duyusal dünyanın bilgisine ulaştıran Fenomenler aleminin bilgisini edindiğimiz aklımızdır.Öte yandan Pratik akıl ise numenler aleminin bilgisine ulaştıran aklımızdır. Kant’a göre insan pratik aklı aracılığıyla kendisine ödev edindiği bir takım ilkelere sahip olmalı ve ne pahasına olursa olsun bu ilkelere uygun davranmalıdır.Ancak o zaman ahlaklı olabilir. Örneğin: Doğru söyle!...(Güç durumda kalmamak için değil,ne olursa olsun,zarar görsen de,acı çeksen de, hatta hayatına mal olacak olsa da)
Kant’ın ödev ahlakının belli başlı ilkeleri şunlardır:
1.Öyle davran ki;eylemine ölçü olarak aldığın ilkeyi herkes için geçerli bir yasa olarak isteyebilesin!...
2.Öyle davran ki,eylemlerinde insan basit bir araç değil başlı başına bir amaç olarak ortaya çıksın!.
3.Öyle davran ki;insan istenci kendisini bir yasa koyucu gibi hissetsin!...(Yani herkes kendi kendinin yargıcı olsun!...)