-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir. -Bal bozulmayan tek gıdadır. -Ördeğin sesi yankı yapmaz. -Denizyıldızlarının beyni yoktur. -Üzüm mikrodalga fırında patlar. -İnsan yılda en az 1460 rüya görür. -İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır. -Karınca iki hafta su altında yaşayabilir. -İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar. -Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar. -Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır. -"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur. -Dünyada insanlardan daha çok tavuk var. -Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir. -İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır. -Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz. -Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var. -Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar. -Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur. -El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar. -Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor. -Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz. -Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar. -Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır. -Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor. -Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer. -Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder. -Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır. -Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır. -13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz. -En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur. -Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir. -Einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. Aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü. -İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner. -İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir. -Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıç'tır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır. -Michel Jordan bir yılda Nike'den Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor. -ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır. -Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız. -Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Mu kimyasal madde çikolatada da vardır. -Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez. -Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki tüm taksileri tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı. -1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu. -Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller. -Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar. -Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. -Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir. -Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür. -İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz. -Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.-Soğuk havalarda ısınmak için alkol almak son derece tehlikelidir. Yüzeysel damarlarda genişlemeye yol açan alkol bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. Bu da donmayı çabuklaştırır. -Macar Yanosh Voven ve karısı Sara dünyada en uzun aile hayatı sürmüşler. Onlar 147 sene beraber yaşamışlar. Yanosh 172, Sara 164 sene yaşamıştır. Öldüklerinde en küçük çocuklarının 116 yaşı varmış. -En büyük kuş yumurtası devekuşunundur. 15 - 20 santimetre uzunluğunda ve ortalama 1.7 kilogram ağırlığındadır. Kaynatılarak pişirilmesi 40 dakika sürer. -Kirpiler suda yüzer. -Salatalığın yüzde 96'sı sudur. -Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır. -Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir. -Çocuklar baharda daha fazla büyüyor. -Sigara çakmağı kibritten önce bulundu. -Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. -Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir. -Dünyadaki tavuk sayısı insanlardan fazladır. -Salyangozların 25.000 civarında dişi vardır. -Bir doğumda yaşayan en çok çocuk sayısı 6. -Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69. -İlk kule saati 1404 yılında Moskova'da yapılmıştır. -Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır. -Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar. -Bukalemunların dilleri,vücutlarından iki kat uzundur. -Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı. -Uzaya ilk uçan kadın Valentina Tereşkova'dır. (1962) -Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır. -Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur. -Pisagor sokak dövüşü spor dalında olimpiyat şampiyonu olmuştur. -Kedi ve köpekler de insanlar gibi solak yada sağak olabilirler. -"Düello" uygulaması hala Uruguay ve Paraguay'da devam etmektedir. -(şuan yaşayan) 135 yaşındaki Ali Muhammed Hüseyin, yeryüzünün en yaşlı insanı olarak biliniyor. -Atların kırılan kemikleri geri kaynamaz. Ayağı kırılan atların hayatı da biter. -Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun yaşıyor. -Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız. -Stockholm kraliyet kütüphanesinde muhafaza edilen "Şeytan İncili" kitabının ağırlığı 350 kg.dır. -Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabilir. -ABD'de Coco-Cola şoförlerinin kimyasal madde taşıma lisansı olması gerekiyor. -Dünyanın uydusu ayın hacmi, Pasifik Okyanusu'nun hacmi ile aynıdır. -Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insan ölümüne neden oluyor. -Dünya ahalisi gece gündüz satranç oynasa ve her saniyede bir hamle yapılsa, satrançta tüm oyunları tecrübeden geçirebilmek için asırlara ihtiyaç vardır. -Satranç tarihinin en uzun oyunu 1950 yılında Mardel Plato'da yapılmış dünya satranç turnuvasında gerçekleşmiştir. Pilkin ve Çernyak arasında yapılan bu maç 22 saat devam etmiş ve 191. hamle sonrası berabere bitmiştir. -Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hala mescit misk kokmaktadır. -Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır. -En eski alfabe Suriye'nin Akdeniz sahilindeki Lattakiya limanı yakınlığında yapılan kazım sonucu bulunmuştur. Alfabe 32 harften oluşur. -Güneş yerden 149 milyon 600 bin km. mesafededir.Hacmi yerden 1300 defa büyüktür. -Rusya'da yaşamış olan Vasilyev'in iki karısından 87 çocuğu olmuştur. 75. yaş gününde (1782) onun yanında 83 çocuğu bulunmuştur. -Bugüne kadar yaşamış en ağır kişi, 635 kiloya ulaşan Washingtonlu Jon Brower Minnoch. -Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 derecedir. Normal değer ise 35 - 37'dir. -ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste yada gözaltında tutulmaktadır. -Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur,sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur. -Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90 cm. kadar uzuyor. -Erkeklere yıldırım çarpması olasılığı kadınlara göre 6 kat daha fazladır. -En büyük kitap XVII asırda yayınlanmış ve Berlin kütüphanesinde bulunan coğrafya atlası sayılır. (yüksekliği 2 metre, eni 1 metre) -1707 - 1782 arasında yaşamış bir Rus kadının; 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 - 1765 arasında dünyaya getirdiği belirlendi. -Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur. -Atakama çölüne 400 seneden beri yağmur yağmamaktadır. Yağan yağmur da havada buharlaştığından yere düşmemektedir. -Kunter, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atarak rekor kırarken, ilk yarıda da attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketçi olarak da tarihe geçti.

Depresyon çökkün duygu durumudur. Çökkün duygu durum ve kişinin daha önce ilgilendiği etkinliklerden ilgisini çekmesi, artik zevk alamaması, depresyonun önemli belirtileridir. Depresyondaki bir kişi ümidini kaybetmiştir; kendisini ve içinde bulunduğu çevreyi bomboş, anlamsız, zevksiz, değersiz hissedebilmektedir. Bu durum ruhsal bir acı gibi tanımlanabilmektedir. Kişiler artik ağlayamadıklarından yakınmaktadırlar. Enerji kaybı, okul ve iste başarısızlıklar, sorumlulukları yerine getirememe, yeni islere girişmekte isteksizlik, uykusuzluk Devamını Okumak İçin Tıklayınız …

18. yüzyıldaki bir deniz savaşında en çok denizciyi ne öldürmüştür? Adi bir kıymık. Hollywood filmlerinde gösterilenlerden farklıolarak 18. Yüzyılda kullanılan gülleler aslında patlamıyordu. Bunlar geminin gövdesini parçalayarak kocaman tahta kıymıkların yüksek bir hızla güvertede uçuşmasına neden oluyordu; bu kıymıkların isabet ettiği denizciler de ağır yaralar alıyordu.

1600 yıllık kuru fasulye bulundu Gün ışığına çıkarılan mezarlarda 1600 yıllık kuru fasulye bulundu. Muğla’nın Bodrum İlçesi'ne bağlı Gümüşlük Beldesi'nde devam eden Antik Myndos Kenti kazıları çerçevesinde, Tavşan Adası’nda gün ışığına çıkarılan mezarlarda 1600 yıllık kuru fasulye bulundu. Kazı çalışmaları sırasında İ.Ö 4'üncü yüzyıla ait tapınak temelleri bulunduğu kesinleşti. Bulunan eserler arasında Roma İmparatoru Agustus'un, o dönem bölgede yaşanan büyük depreme yardımını anlatan taş yazıt, hamam, ayazma, tapınak, su kanalları, pişmiş topraktan yapılmış kap kacaklar, sikkeler, cam eşya parçaları ve iskeletler bulunuyor.

Ay nasıl kokar? Anlaşıldığı kadarıyla barut gibi. Ay’da yalnızca on iki kişi yürüdü ve bunlardan hiç biri özel uzay giysileri nedeniyle Ay’ı koklayamadı. Ancak Ay yüzeyinden kabine döndüklerinde yanlarında bu tozlardan bol miktarda sürüklüyorlardı. Astronotlar Ay’daki toprağın kara benzediğini, barut gibi koktuğunu ve tadının çok kötü olmadığını söylediler. Bu toprak büyük ölçüde, Ay’ın yüzeyine çarpan göktaşlarının yol açtığı silikon dioksitten meydana gelmektedir; bunun yanısıra demir, kalsiyum ve magnezyum gibi mineraller de içerir.

Çıplak gözle kaç galaksi görülebilir? Beş bin? İki milyon? On milyar? Hayır, dört tane görebiliriz. Aslında oturduğumuz yerden yalnızca iki tane görebiliriz, bunlardan bir tanesi de içinde bulunduğumuz Samanyolu’dur.

Dünyanın en büyük şehri hangisidir? Resmi olarak Honolulu... . Hawaii eyaletinde 1907’de çıkarılmış bir yasaya göre Honolulu Şehri ve Honolulu İdari Bölgesi (County) aynı yeri ifade ediyor bu Honolulu şehrinin Büyük Okyanus’ta 2,400 km boyunca uzanan Kuzeybatı Hawaii adalarının kalanını da kapsadığı ve 5,509 km2’yle en büyük yüzölçümüne sahip şehir olduğu anlamına geliyor. Dünyanın en kalabalık şehri ise 12,8 milyonluk nüfusu ve 440 km2lik yüzölçümüyle Mumbai’dir: Km2 başına 29,042 kişi! Eğer bütün anakent alanı dahil edilirse en kalabalık şehir, 13,500 km2 üzerinde yaşayan 35,2 milyon kişiyle Tokyo olur.

Şu ana kadar yaşamış en tehlikeli hayvan hangisi? Bu sorunun cevabı açık ara sivrisinek...Şu ana kadar ölmüş olan insanların yarısını (muhtemelen 45 milyar kadar) dişi sivrisinekler tarafından öldürdü. Günümüzde bile her 12 saniyede bir kişi sivrisineklerden kaynaklanan sebeplerle hayatını kaybediyor.

En yüksek dağ nerede? Dünya’da değil, Mars’ta... Dev volkan Olympus Dağı (Latincede Olympus Mons) güneş sistemindeki ve bilinen evrendeki en yüksek dağdır. 22 km yüksekliğindeki Olympus Dağı Everest’ten üç kat daha yüksek. 624 km genişliğindeki bu dağ Britanya adalarının bulunduğu alanın tamamını kaplayabilir.

Evrendeki en soğuk yer nerededir? Finlandiya’da. Helsinki Teknoloji Üniversitesi’nden bir ekip 2000 yılında bir rodyum parçasını, mutlak sıfırdan (-273oC) derecenin on milyarda biri kadar daha yüksek bir sıcaklığa kadar soğuttu.Laboratuarlarda oluşturulan bu son derece düşük sıcaklıklar dikkate değerdir. Derin uzayda bile sıcaklık -245oC’nin altına nadiren düşer. Bunun bilinen tek istisnası, Avustralyalı gökbilimciler tarafından 1979’da saptanan Bumerang Nebulası’dır. Bu nebula bir bumeranga (ya da bir papyona) benzer. Merkezinde, Güneş’ten üç kat daha ağır, ölmekte olan bir yıldız vardır.

Evren ne renktir? Resmi olarak bej rengindedir. 2002 yılında, Johns Hopkins Üniversitesi’nden Amerikalı bilimciler, Avustralya Kırmızıya Kayan Galaksileri İnceleme Kurumu’nun topladığı 200,000 galaksi ışığını inceledikten sonra evrenin soluk yeşil renkte olduğu sonucuna vardılar. Ancak birkaç hafta, hesaplamalarında bir hata yaptıklarını ve evrenin aslında daha çok köstebek derisi renginin kasvetli bir tonu olduğunu itiraf etmek durumunda kaldılar.

Fillerin ilginç sırrı Bilim adamları, fillerin bacaklarının dört çeker araç tekerlekleri gibi hareket ettiğini söyledi. Londra Üniversitesi Kraliyet Veteriner Kolejinde görev yapan John Hutchinson ekibi tarafından yapılan araştırmada, fillerin yürüyüşü ve koşuşu özel kameralarla gözlemlendi. Araştırmalarının sonucunda fillerin bacaklarının dört çeker bir arazi taşıtının tekerlekleri gibi hareket ettiğini gören bilim adamları, bunun hayvanın her bacağını hız kazanmak ve fren yapmak için kullanabildiği anlamına geldiğini belirtti. Daha önce 4 ayaklı tüm hayvanların ön ayaklarını fren, arka ayaklarını ise hız kazanmak için kullanmak suretiyle bacakları arasında iş bölümü yaptığı düşünülüyordu. Ancak araştırmanın sonucu, bunun filler için geçersiz olduğunu ortaya koydu. Bilim adamları filleri 4 ayaklı diğer hayvanlardan ayıran bu hareket özelliklerinin, onların iri gövdelerinden kaynaklanıyor olabileceğini söyledi.

İlk Amerikan Başkanı kimdir? Peyton Randolph... Randolph, George Washington’dan önceki on dört Kıtasal Kongre (ya da “Kongre’de Biraraya Gelmiş Birleşik Devletler”) Başkanının ilkiydi. Kıtasal Kongre, şikayetlerini İngiliz Tahtı’na iletmek için 13 koloni tarafından oluşturulmuş müzakere organıydı.

Roma yanarken Neron ne yapıyordu? Kesinlikle yanan şehri seyrederken lir çalıp şarkı söylemiyordu. Yangın çıktığı sırada Neron yangının 56 km uzağında, deniz kenarındaki yazlık evindeydi. Neron haberi alınca hızla Roma’ya gitti ve yangın söndürme çabalarının sorumluluğunu üstlendi.

Bir kırkayağın kaç tane ayağı vardır? Kırkayak kelimesi, Latince “yüz ayak” anlamına gelen centipeda kelimesinden gelmektedir. Kırkayaklar yüz yılı aşkın bir süredir kapsamlı bir biçimde incelenmelerine karşın tam olarak yüz ayağa sahip bir örneğine rastlanmamıştır. Türkçe’deki adlarına bakarak bu hayvanların kırk ayaklı oldukları da söylenemez.

İstasyon

Bilgistasyonu

olimpiyatlar-hakkinda

Olimpiyat Bayrağı
 

5 kıtayı temsilen ilk kez 1920 Olimpiyatlarında kullanılan Olimpiyat Bayrağı. Mavi daire Avrupa'yı, sarısı Asya'yı, siyahı Afrika'yı, kırmızı Amerika'yı, yeşil de Avustralya'yı temsil eder. Bu beş kıtanın üzerinde bir tek güneş parlar. Güneş ışınlarından yararlanılarak bir büyüteçle yakılan olimpiyat meşalesi de oyunlar devam ettiği sürece söndürülmez.

 

Olimpiyatlar her dört yılda bir kere yapılan, dünyanın en önemli spor karşılaşmaları. Pek çok ülkeden amatör atletler, her defasında farklı bir devlette yapılan yaz ve kış olimpiyatlarında birbirleriyle yarışırlar. Olimpiyatlar, 2700 yıldan daha önce Eski Yunan’da bin yıl boyunca devamlı olarak düzenlenmiştir. Eski Yunan medeniyetinin gerilemesiyle, olimpiyatlara olan ilgi kaybolmuştur. Daha sonra, 1896’da oyunlar tekrar canlandırılmıştır ve o zamandan beri devamlı olarak düzenlenmektedir.

 

Eski Yunan’da olimpiyatlar, Tanrı

Eski Yunan terimi, Yunanca "Helias"tan dolayı "Helenler" de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıkları anlatmak için kullanılır.

 

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi. Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla bir arada yatarlardı

...Tümünü okumak için linke tıklayınız.

Zeus’a yapılan dini merasimlerin bir parçasıydı. Modern oyunlar ise, sportif disiplinle insanların bazı yönlerinin terbiye edilip geliştirilmesi amacıyla başlatıldı. Bunun yanında bütün ülkelerin sporcularının bir araya gelmeleriyle dünya barışına hizmet de hedef alınmaktadır. Ayrıca milletler bu oyunları propaganda vasıtası olarak geniş çapta kullanabilmektedir.

 

Olimpiyat oyunları, bütün sporcuların katıldığı bir merasimle açılır. Daha sonra ev sahibi ülke başkanı, olimpiyatların açıldığını resmen ilan eder. Bu merasimde bir koşucu sahaya girerek, olimpiyat meşalesini yakar. Bütün oyunlar boyunca yanan meşale, sonra söndürülür. Her bir müsabakadan sonra yapılan merasimle, ilk üç sporcuya madalya verilir. Bu sporcuların ait olduğu devletlerin bayrağı göndere çekilirken, millî marşları çalınır. Kapanış merasiminde her bir ülke en çok altı sporcu ile temsil edilir. Oyunlar, sporcuların milliyetlerine göre ayrılmadan yapacakları ve kardeşliği temsil eden geçit töreniyle son bulur.

 

"Dünya'nın En Büyük Spor Olayı" olarak kabul edilen olimpiyatların tarihi karanlık çağlarına dayalı olup, gerçeklerle efsanelerin birleşimi ve duygularla abartıların karışımından oluşan bir sis tabakası ardında gizlenmiş gibidir. MÖ XIV. yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilen ve Yunanistan'ın Olympia yöresinde başlayan bu olay (MÖ 776 yılından itibaren tarihi kesin olarak tutulmaya başlandı) 12 asır, hiç ara verilmeden, her dört yılda bir yapılarak, bir süre Yunan yarımadasının, daha sonraları da Yunanistan'ı ele geçiren Romalılar yoluyla tüm Roma İmparatorluğu'nun katılması ile devam etti.

 

Tanrılar veya yöresel bir kahraman adına yapıldığı tahmin edilen bu büyük şölenin, ilkel de olsa, mutlaka dine dayalı bir başlangıcı bulunuyor. MÖ 776 yılında yapılan ve I. Olimpiyatlar olarak adlandırılan bu oyunların programında yer alan ve 192 metrelik sahanın boyuna eşit "Stadion" olarak tanımlanan yarışmanın galibi Coroebus da ilk Olimpiyat Şampiyonu’dur. Geleneklere göre, her Olimpiyat Oyunu bu yarışı kazanan atletin adı ile anılıyor.

 

Zamanla, yarışma sayısı artırıldı, program bir günden beş güne kadar uzatıldı. XIV. Olimpiyatları'ndan sonra, sahanın geliş-gidişini kapsayan bir yarış eklendi, sonraları da mesafe koşuları,

Yunan mitolojisi baştanrı. Tanrıların en büyüğü ve en güçlüsü. Babası Kronos'u tahttan indirerek yerine kendisi geçti.

...Tümünü okumak için linke tıklayınız.

boks,

BOKS Alm. Boxen (n.), Fr. boxe (f.), İng. boxing. Erkekler arasında düzenlenen yumrukla saldırı ve savunmaya dayanan amatör ve profesyonel olarak sıkı kurallara bağlanan bir spor. Boksta esas olan rakibe belden yukarı net vuruşlar yapmak ve rakipten gelen vuruşlara mani olmaktır. Boks, vuruşlarda yaralanmaya mani olmak için, yumuşak bir maddeyle beslenmiş eldivenlerle yapılır. Boks; güç, dayanma, cesaret, kondisyon istiyen bir spor dalıdır. Müsabakala

...Tümünü okumak için linke tıklayınız.

güreş, boks ve güreş karışımı "Pankration", "Pentatlon" denen 5'li yarışma, zırhları ile yarışan askerlerin koşuları ve atlı araba yarışları ile program genişletildi.

 

Klasik Olimpiyatlar'da kadınlara yer yoktu. Kadınlar, sahada seyirci olarak dahi giremiyorlardı. Ama, zamanla, Olimpiyatlar sırasında, ancak olimpiyat alanı dışında olmak üzere Tanrıça Hera adına bayanlar için yarışmalar düzenlendi.

 

 

Güreş Alm. Ringen (n, Ringkampf (m), Fr. Lutte (f), İng. Wrestling, wrestling match, fight. İki kişinin özel bir alanda, belirli kurallara uyarak teknik, kâbiliyet ve zekâlarını kullanarak birbirlerini yenme mücâdelesi.

...Tümünü okumak için linke tıklayınız.

Olimpiyat Oyunları'nın ilk 600 yılı içinde, Yunan günlük hayatının vazgeçilmez unsuru olan kölelerin yarışmalara katılmasına izin verilmedi ve yarışmacıların tamamı Yunan kanından gelenler arasında seçildi. Yunan yarımadasının Romalılar eline geçmesi ile durum değişti ve İmparatorluk sınırları içinde yaşayan herkese Olimpiyatlar'a katılma hakkı tanındı. MÖ 146 yılında başlayan bu hareket sonunda, o zamana kadar genellikle Peloponez yörelerinden gelen Olimpiyat şampiyonları, zamanla, "Küçük Asya" denen Anadolu'dan gelenlere boyun eğdiler.

Amatörlük

Amatör kelimesi eski Yunanistan'da yeri olmayan bir kavram. Bildiğimiz "atlet" ise, sözlük anlamında "bir ödül karşılığı yarışan kişi" olarak tanımlanıyor. Bu nedenle de olimpiyatlarda şampiyon olan sporcu, sadece bir defne dalı almakla kalmadı, zamanla bir şampiyon, aldığı hediyeleri satması sonucunda, Atina'da üç ev alabilecek bir finans kaynağına sahip olabildi.

 

Olimpiyat oyunları anılırken, temsil ettikleri kent/devletin de adının geçmesi, Yunanistan'da çeşitli yörelerin şampiyonları kendi kentlerine çekmek için büyük ödün ve ödüller vermesi sonucunu doğurdu.

 

Klasik olipmiyatlarda da büyük şampiyonlar çıktı, beş ayrı olimpiyatta beş kez şampiyon olanın yanısıra, dört olimpiyat oyunlarında üç ayrı yarışmayı kazanıp sonunda 12 kez olimpiyat şampiyonu olanlar da tarihe geçti.

 

Sporun beden için olduğu kadar kafa için de yapılması gerektiğine inanan Yunanlıların aksine, olimpiyat oyunlarına MÖ 146'da sahip çıkan Romalılar, bu olayı bir gösteri ve eğlence olarak kabul edip olimpiyatları Roma'ya taşımak istedi ve MÖ 80 yılındaki 175. Olimpiyatlar Roma'da yapıldı.

 

Bütün bu olumsuz tutumlara karşın, olimpiyatlar, Olympia'da devam etti. Fakat, Roma'nın Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra, ilkel dini bir tören olarak kabul edilen olimpiyatlara hücum devam etti ve sonunda klisenin baskısı ile Roma İmparatoru II. Theodosius, MS 393 yılında olimpiyatların yapılmasını yasakladı. Olympia'daki mabetler yaktırıldı, binalar kiliseye verildi. Olympia'daki fildişi ve abanozdan yapılan çok eski ve değerli eşyalar ve Zeus'ün altından yapılan heykeli Bizans İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a götürüldü ve bütün bu kıymetli eşyalar MS 476'daki büyük yangında yandı.

 

MS 14. yüzyıldan sonra olimpiyatlar, bir süre Antakya yöresinde yapıldı ve atlı araba yarışlarında rakiplerin çatışmalarına kızan Bizans İmparatoru Justinian tarafından MS 510 yılında kesinlikle sona erdirildi. 12 yüzyıl evvel Yunanlılar tarafından başlatılan bu muhteşem olay gene Yunanlılar tarafından ortadan kaldırıldı.

 

Bir müddet kendi haline bırakılan Olympia, MS 522 ve 557 yıllarındaki büyük yer sarsıntıları ile yıkıldı. Zaman zaman gelen istilalar ve yangınlar sonunda eridi ve bir müddet sonra da yöredeki Alpheisos nehrinin taşması ile üzeri toprakla doldu ve kayboldu.

Kazılar

Eski Yunan tarihçileri ve yazarlarının konu aldıkları olimpiyatlar uzun süre bir Yunan efsanesi olarak kabul edildi. Ancak 1806 yılında Osmanlılardan alınan bir fermanla başlayan Olympia'daki kazılar 1881 yılına kadar sürdü ve sonunda Olympia ortaya çıkarıldı.

 

Kazılara büyük katkısı olan Almanlar, kendi yaşam tarzlarına benzettikleri olimpiyatları yeniden başlatmak isterken, bugün bildiğimiz anlamdaki sporun ortaya çıkmasında büyük rolü olan İngilizler de olimpiyatlara sahip çıkmak istedi.

 

Fakat bu çabalar sonuçsuz kaldı ve eğitim ve spor konularında radikal fikirleri olan Baron de Coubertin adında bir Fransız, Modern Olimpiyatların kurucusu olarak tarihe geçti.

 

 

Modern Olimpiyatlar Tarihi

 

 

393 yılında Olimpiyat oyunları tam olarak bitmedi. 17. yüzyılda dahi İngiltere'de bu isimle bir spor festivali gerçekleşmekteydi. Bu arada Fransa ve Yunanistan gibi ülkelerde pek çok festival düzenlenmekteydi. Ama bu organizasyonlar daha ufak boyutlu ve yerel düzeydeydi.

 

Oyunları tekrar organize etme çabası 19. yüzyılın ortalarında Alman arkeologların Olimpia antik kentinin kalıntılarını bulmasından itibaren arttı.

 

Bu dönemde, Baron de Coubertin 1870-1871 yıllarında Almanya ve Fransa arasındaki savaşı neden Fransa'nın kaybettiğini araştırıyordu. Baron de Coubertin'in düşüncesine göre yenilginin sebebi Fransa'da gerçek anlamda fiziksel eğitimin verilmemesidir. Bunu sporla aşma düşüncesine girer. Ona göre gençlik sadece kapalı sınıflarda değil aynı zamanda, açık havada spor yaparak yetişmelidir. Baron, Fransa’da çağın gerisinde kalan eğitim ve spor kuruluşlarına yeni bir sistem getirmek istedi. Aynı zamanda ülkeleri spor ile daha yakınlaştırarak ve sporla yapılan rekabet ile savaşları önlemenin daha doğru yol olduğunu düşündü.

 

16 Haziran - 23 Haziran 1894 arasında Paris, Sorbonne Üniversitesi'nde düzenlenen bir kongrede bu düşüncelerini farklı ülkelerden dinleyicilere aktardı. Kongrenin son gününde ilk modern olimpiyat oyunlarının da antik oyunların doğum yeri olan Atina'da, 1896 yılında yapılmasına karar verildi. Oyunları organize etmek için Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) kuruldu. Komitenin ilk başkanı olarak Yunan Demetrius Vikelas seçildi.

 

Kongrede kabul edilen ilkeler şöyle sıralandı:

 

 

 

1. Olimpiyatlar, eskiden olduğu gibi, her dört yılda bir yapılacak.

 

 

 

 

2. Olimpiyatlar, Klasik Yunan'da olduğunun aksine, tüm dünya sporcularına açık olacak ve yarışma programı, günün sporlarını içerecek.

 

 

 

 

3. Yarışmalarda sadece büyükler yer alacak.

 

 

 

 

4. Amatörlük kuralları, kesinlikle uygulanacak.

 

 

 

 

5. Olimpiyat organizasyonu "gezici" olacak ve her olimpiyat başka bir ülkede yapılacak.

 

İlk oyunlar Atina'da 1896'da başarı ile tamamlandı. Toplam katılan sporcu sayısı 250'den az olmasına rağmen, oyunlar o tarihe kadar yapılan en çok katılımlı spor organizasyonu oldu. Ve ikinci oyunların düzenlenmesi için IOC, Paris'i tercih etti.

 

1896 yılında 15 ülkeden 245 sporcu ile başlayan oyunlar, 2000 yılına gelindiğinde Sidney'de 200'ü aşkın ülkeden 10.500 katılımcıya kadar çıktı. Yine Sidney'de 16.000 gazeteci ve televizyon muhabiri bu organizasyonu takip etti. Bu şekilde oyunlar dünyanın en büyük medya olaylarından biri durumuna geldi. Bugün oyunları 4 milyara aşkın kişinin televizyonlardan izleyebildiği bilinmektedir.

 

Bu denli büyük büyüme yine de sorunlara sebep olmaktadır. 1980'lerdeki finansal sorunlar sponsorlar ve yayın hakları ile bir şekilde çözülsede bu denli yüksek sayıda katılımcı, medya ve seyirciyi konuk etmek şehirler için oldukça büyük yük getirmektedir.

 

 

 

 

1896 Atina

Politik problem ve mali sıkıntıları öne sürerek Olimpiyat’ların Atina’da yapılmasına karşı çıkan Yunan hükümetini sonunda razı eden Coubertin, davet mektuplarını geç yolladığı için, ilk olimpiyatlar’a sadece 13 ülkeden 295 sporcu katılabildi. Programda sadece dokuz spor vardı ve ilk olimpiyat şampiyonu, 3 adımda birinci gelen Amerikalı James Connolly oldu. Amerikalılar, 800 ve 1500 metreler dışında, tüm atletizm yarışmalarını kazandıla. Olimpiyat’larla ilgisi olmamasına rağmen tarihteki “Maraton” zaferini sembolize etmek için Coubertin tarafından programa konan 40 km’lik yarışda Atina’lı Spiridon Louis birinci gelerek, Yunanlılara bir altın kazandırdı. Tek sikletteki güreşi bir Alman, tenisi ıngilizler kazandılar. Pire Limanı’nda yapılan yüzme yarışlarında, deniz suyunu soğuk bulan Amerikalı ve Avustralyalı yüzücüler katılmayınca, Macarlar ve Avusturya’lılar birinci geldiler.

1900 Paris

Yunanlılar 1896 Olimpiyatlar’ının haşmetini ve maratondaki birinciliği görünc, bundan böyle Olimpiyatlar’ın daima Atina’da yapılmasını istediler. Fakat Coubertin, Oyunların değişik kentlerde yapılmasını istiyordu ve 1900 yılında yapılacak olan Dünya Fuarı nedeniyle, o yılki Olimpiyatlar’ın kendi ülkesinde yapılmasına karar verdi. Parisli bürokrat ve organizatörler, oyunların Fuar süresince yapılmasını istediler ve program altı aylık bir devre yayınlanınca karmakarışık bir olimpiyat yapıldı., sporcular panayır havasında ve sirk oyuncuları gibi yarıştılar. Bayanlarda golf ve tenis ilk kez Olimpiyat programında yer aldılar.

1904 St.Louis

Coubertin’in idalindeki Olimpiyatlar’ın çilesi daha bitmemişti. 1900 için “kötü” denirken, 1904 için “korkunç” tabiri dahi hafif kaldı. St.Louis’in uzaklığı nedeni ile az ülke katııldı ve yarışan 625 sporcudan 533’ü Amerikan takımı adına koştular. Fantezi meraklısı Amerikalı organizatörler, sporla ilgisi olmayan branşları dahi programa koydular ve 282 birincilik madalyasının 238’i de Amerikalılar tarafından kazanıldı. Coubertin belki de bir ön sezi ile, St.Louis’e gitmek zamhmetine dahi katlanmadı. Gitseydi, mutlaka kahrından ölürdü.

1908 Londra

Modern spor’un beşiği olan Ingiltere, 1908 Olimpiyatları için 500 metrelik pist’i ve sahanın ortasındaki 100 metre uzunluk ve 15 metre genişliğindeki yüzme havuzu ile 68.000 kişilik modern bir stadyum yaptı. Bu olimpiyat da dört aylık bir süreye yayıldıysa da, önemli sporlar Temmuz ayı içinde yapıldı. Olimpiyatlar’daki ilk uluslararası olaylar Londra’da oldu. Amerikan ve ısveç bayrakları stad’a çekilmedi. Amerikalılar açılış töreninde Kral’ın önünden geçerken bayraklarını indirmediler, Ruslar kendi topraklarında olduğunu iddia ettikleri Finlilerin kendi bayrakları ile geçmesini protesto ettiler, Amerikalılar, İngiliz hakemlerin taraf tuttuğunu iddia ettiler. Maraton yarışında stad içinde beş kez düşen ve hakemler tarafından yardım edilerek, bitkin bir tarzda yarışı bitiren ıtalyan Dorando Pietri, ilk önce birinci ilan edildi. Kural dışı yardım gören Dorando, sonradan yarış dışı bırakıldi, ikinci gelen Amerikalı Johnny Hayes altın madalyayı kazandı.

 

Uluslararası Olimpiyat Komitesi 1907’deki toplantısında, bundan böyle Olimpiyatlarda ilk üç sırayı alanlara altın, gümüş ve bronz madalya vermeyi kararlaştırdı.

1912 Stokholm

Modern Olimpiyatlar tam anlamı ile Stokholm’de “modern” oldu. O yıl kurulan hemen tüm branşlardaki Uluslararası Federasyonlar Stokholm’de yapılan derecelerin otomatik olarak Dünya rekoru olarak kabulünü kararlaştırdı. Stokholm’ün yıldızı Amerikalı Kızıl Derili-Beyaz melezi Jim Thorpe oldu. Genç Finli atlet Hannas Kolehmainen de üç altın madalya kazanarak Finlilerin mesafe koşularındaki hegemonyasını başlattı.

1916 Savaş

Budapeşte, ıskenderiye ve Berlin’in adaylıklarını koydukları VI.Olimpiyat Oyunları savaş hazırlıkları içinde bulundukları belirlenen Almanlar’a verilerek, savaşın önleneceği sanıldı. Fakat, 1914’de başlayan 1.Dünya Savaşı Olimpiyatlar’ın yapılmasını engelledi.

1920 Anvers

Savaştan çıkmış Belçikalılar büyük bir azim ve fedakarlıkla iyi bir Olimpiyat organize ettiler. Bu arada, Uluslararası Olimpiyat Komitesi büyük ve tarihi hata yaptı ve o zamana dek Komite’de yer almalarına rağmen savaşta yenilen Avusturya , Macaristan , Almanya ve Türkiye Oyunlar’a davet edilmediler. Anvers’de ilk kez atletler adına Olimpik And içildi ve Olimpiyat bayrağı sağada dalgalandı.

1924 Paris

Amsterdam’da yapılması kararlaştırılmışken 1894 de Coubertin’in Olimpiyat fikrinin kabul ettirmesinin 30.yıldönümü nedeniyle seçilen Paris, çeyrek asır evvelki kötü imajı silmek fırsatını buldu. “Savaş’da Yenilenler” tekrardan Olimpiyatlar’a davet edilirken Fransa ile arasındaki soğukluk nedeniyle, Alman takımı Paris’e gelmedi, Paris’in yıldızı mutlaka, mesafe koşularında beş altın alan Finli Paavo Nurmi oldu. Yıllar sonra Tarzan rolü ile herkezin tanıyacağı genç Amerikalı Johnny Weissmuller de serbesr sitilde üç altın ve su topu takımındaki katkısı nedeniyle de bir bronz aldı.

1928 Amsterdam

Coubertin sağlık nedeni ile Komite Başkanlığı’ndan ayrılınca, bayanlar için yapılan sporlarda da bir artış oldu ve bayanlar arası atletizm ilk kez başladı. Açılış töreninde güvercinler uçuruldu,Oyunlar süresince stad içinde bir meşale yandı. Amerikalı atletler, düz koşularda sadece bir altın madalya kazanırken, Finli atletler düz koşularda sadece bir altın madalya kazanırken, Finli atletler, 1500 metrenin üstündeki tüm mesafe koşularında ilk üç’e verilen 12 madalyanın dokuzunu almayı başardılar. ılk kez bir Kuzey Afrikalı, Cezayir doğumlu Fransız El Ouofi maratonu ve bir Asyalı olan Japon Mikio Oda 3 adım atlamada altın kazandılar.

1932 Los Angeles

1904 St.Louis Olimpiyatları'nı tam anlamı ile kuşa döndüren Amerikalılar, 1920'den beri istediklerine kavuştular ve bu sefer mükemmel bir organizasyon yaptılar. ılk kez olarak, erkekler için bir Olimpiyat Köyü, 105.000 kişilik bir stadyum yapıldı. Dünya'da ki ekonomik kriz ve Los Angeles'in uzaklığı nedeniyle katılım az oldu. Pek çok branşda yeni rekorlar kırılırken, Japonlar, bilhassa, yüzmede büyük gelişme gösterdiler ve Amerikalılara zor anlar yaşattılar.

1936 Berlin

1916’dan beri Olimpiyat yapmak için sıra bekleyen Almanlar’a 1931 yılında, beş yıl sonra yapılacak Olimpiyat verildiği zaman, iki yıl sonra Naziler’in başa geçerek ülkedeki Yahudi azınlığı dışlayacaklarını kimse tahmin edememişti. Hitler, Olimpiyatlar’ı sisteminin propagandasını yapmak için kullandı, mükemmel bir organizsyon yaptı ve Almanlar büyük başarılar elde ettiler. ılk kez, Olmpia’da yakılan ateş, yedi ülkeden geçerek 3.000 sporcu tarafından taşındı ve stada getirildi. Amerikan atletizm takımından, 100,200 metre, uzun atlama ve 4x100 bayrak yarışında 4 altın madalya alan Jesse Owens’in başı çektiği 10 zenci atlet, 7 altın, 3 gümüş ve 3 bronz madalya alarak, Hitler’in “Üstün Irk” teorisini yerle bir ettiler.

1940 / 1944 Savaş

1936 yılında,dört yıl sonra yapılacak Olimpiyatlar’ın Tokyo’ya verilmesi kararlaştırılmıştı. Bu arada başlayan Çin-Japon savaşı nedeniyle Helsinki’ye aktarılan Olimpiyatlar II. Dünya Savaşı nedeniyle yapılamadı. 1944 Oyunları’nın Londra’da yapılmasına karar verilmesine rağmen, savaşın uzaması, Olimpiyatlar’ın yapılmamasına neden oldu.

1948 Londra

1937’de ölen Coubertin’in kalbi, vasiyeti üzerine, Olympia’da gömüldü. IOC, çeyrek yüzyıl evvel yaptığı hatayı tekrarladı ve savaşta yenik düşen Almanya ve Japonya’yı Londra’ya çağırmadı. Hollandalı, 30 yaşında ve iki çocuk anası Fann Blankers Koen 4 altın madalya kazandı. Çek Emil Zapotek, mesafe koşularında altı yıl sürecek üstünlüğünü ilk kez ispat ederek 5.000 ve 10.000 metrelerde 1 gümüş ve bir altın madalya kazandı. Güreşlerde, Türkler ve ısveçliler madalyaları paylaştılar.

1952 Helsinki

Ruslar, 40 yıldan beri ilk kez Olimpiyatlar’a katıldılar ve büyük başarı gösterdiler. Çek atleti Emil Zatopek 5.000, 10.000 metrelerde ve maratonda inanılmaz 3 altın kazanırken, karısı ise mızrak atmada birinci geldi.

1956 Melbourne

Ruslar’ın Macaristan’ı işgali ve ıngiliz, Fransız ve ısrailliler’in Mısır’a saldırmaları Melbourne’u sıkıntıya soktu. Birkaç ülke Oyunlar’a katılmadı, Rus ve Macar sutopçularının kavgası yüzme havuzunu kana buladı. Avustralyalı yüzücüler Amerikalıların üstünlüğüne son verdiler.

1960 Roma

Tarih’in bir cilvesi olarak, 16 asır evvel, Hiristiyanlığa aykırı olduğundan, Roma ımparatoru’nun emri ile sona eren Olimpiyatlar, bu sefer Roma’da Papa’nın takdis etmesi ile başladı. Roma’da pekçok ülke madalya kazanarak,büyük ülkelerin tekeline son verildi. ılk kez, Abebe Bikila adındaki Etiyopya’dan bir Afrikalı, kendi ülkesini temsil ederek, çıplak ayakla koştuğu maraton yarışını kazandı.

 

Cassius Clay (Mohammed Ali), Boks’da yarı ağır Olimpiyat şampiyonu oldu.

1964 Tokyo

Asya kıtasında yapılan bu ilk Olimpiyat mükemmel oldu. Bikila, bu sefer, ayakkabı ile koştuğu maratonu tekrara kazandı. Yeni Zelandalı atlet Peter Snell, 800 ve 1.500 metrelerde iki altın kazandı. Pek çok branşlarda Olimpiyat ve dünya rekorları kırıldı.

1968 Mexico City

Olimpiyatlar, ilk kez 2.240 metre yükseklikte yapılırken atletizmde sürat koşuları ve atlamalarda dünya rekoru kırıldı, mesafe koşularında az oksijen nedeniyle, atletler zorluk çektiler. Atletizmde zenci Amerikalı Lee Evans’ın 400 metre rekoru 20 yıl sonra yenilendi. Bob Beamon’un uzun atlamadaki 8.90 metrelik rekoru 1991’de kırıldı. Ülkesindeki ırkçı tutumundan dolayı, Güney Afrika, Oyunlar’a davet edilmedi.

1972 Münih

1936 “Nazi “ Olimpiyadları’nın kötü hatırasını silmek için büyük gayret gösteren Almanlar başarılı oldular. Amerikalı yüzücü Mark Spitz’in 7 altın madalya kazandığı bu muhteşem organizasyon, teröristlerin 11 ısrailli sporcu ve idareciyi, Olimpiyat Köyü’nü basarak, öldürmeleri sonucu kana bulandı.

1976 Montreal

Afrikalı ülkelerin boykotu Olimpiyatlar’a gölge düşürdü. Kübalı atlet Alberto Juantorena 400 ve 800 metrelerde altın madalya kazandı. Kötü planlama nedeniyle organizasyonda aksamalar oldu ve Montreal kentinde yaşayanlar, 1 milyar dolarlık bir borç altına girdiler. Finli atlet Lasse Viren 5.000 ve 10.000 metrelerde Münih’de kazandığı altın madalyaları tekrar aldı. Halterde süper ağır sikletin yenilmez şampiyonu Vassily Alekseyev, Montreal’de de bir altın madalya kazandı.

1980 Moskova

Ruslar’ın bir yıl evvel Afganistan’ı işgal etmelerini neden göstererek Amerika ve Türkiye2nin de içinde bulunduğu,pek çok Batılı ülke Moskova’yı boykot etti. Pek çok spor dalında yeni şampiyonlar çıktı. eyirci ve hakemlerin partizan tutumları iyi karşılanmadı.

1984 Los Angeles

Bu sefer, Los Angeles’deki güvenlik tedbirlerini bahane ederek, 1976’da dağıtılan madalyaların %58’ini kazanmış olan Ruslar, Romanya hariç, ve hemen tüm Doğu Bloku ülkeleri bu Oyunlar’a katılmadılar. Amerikalı Zenci atlet Carl Lewis 100,200 metreler, uzun atlama ve 4x100 bayrak yarışlarında 4 altın madalya kazandı.

1988 Seul

Büyük ülkelerin başı çektiği iki büyük boykot olayından sonra, Olimpiyatlar’a aday olan kentlerin azlığından istifade eden Seul, olimpiyat organize etme hakkını kazandı. Organizasyon’daki bazı hatalar, seyirci ve hakemlerin aşırı taraf tutmaları pretostalara neden oldu. Erkekler 100 metrede şahane bir yarış koşan ve dünya rekorunu büyük bir farkla kıran Kanadalı Ben Johnson’ın dopingli çıkması, bazı Doğu Bloku ülkeleri güreşçi ve haltercilerinin doping almaları büyük yankılar uyandırdı. Katılan ülke sayısı Seul’da rekor bir düzeye ulaştı.

1992 Barcelona

Barcelona, 197 ülkeden 9.367 sporcunun bir araya toplandığı, tarihin en kalabalık ve en büyük Olimpiyatları’na sahne oldu.NBA’i temsilen “Dream Team”basketbolda Amerikalıların üstünlüğünü sergilerken, zengin profesyonel tenisçilerin para kadar altın bir olimpiyat madalyasına önem verdiklerini gösterdi. Büyük ülkeler yanında küçük ülkelerden gelen sporcuların da kürsüye çıktıkları 1992 Oyunları’nda ıspanyollar tüm Olimpiyatlar’da kazandıkları kadar madalyayı Barcelona’da kazanarak bu Olimpiyatların en başarılı ülkesi oldular.

1996 Atlanta

Çok sıcak ve nemli hava, ulaşımdaki aksama ve haberleşmedeki büyük tıkanıklığa rağmen, Atlanta, katılan ülke ve sporcu sayısı bakımından rekor kırdı. Hemen her sporda yeni rekorlar kırılırken, eski ve yeni şampiyonlar şeref kürsüsüne çıktılar. Amerikalı Michael Johnson, 200 ve 400 metrelerde iki altın alırken, Fransız bayan atlet Perc de aynı mesafelerde iki birincilik kazandı. Carl Lewis, uzun atlamada ardı ardına dört olimpiyat’ta altın madalya kazanan atlet oldu. Bir yıl öncesine kadar adı pek anılmayan ırlandalı bayan yüzücü Michel Smith üç altın madalya kazanınca, basında “doping”başlıkları yer aldı. Futbolda Nijerya, çetin rakipleri Arjantin ve Brezilya önünde altın kazandı. amerika toplam 842 madalyanın 44’ünü alarak, ülkelerindeki deüişim ve karmaşaya rağmen kendini toparlayan, 26 altın ve toplam 63 madalya kazanan Ruslar’ın önünde yeraldı.

2000 Sidney

15 Eylül-1 Ekim 2000 tarihleri arasında yapılan Sidney Olimpiyat Oyunları'na 10.300 sporcu, 5100 idareci, antrenör ve sağlık görevlisi ile 15.000 medya mensubu katıldı. Toplam 26 branşta yarışma düzenlendiği Sydney 2000 Olimpiyat Oyunları'nda 199 ülke yer aldı.

 

Olimpiyat Oyunları'nda, bisiklet, yüzme ve halter branşlarında dünya; okçuluk, atletizm, bisiklet, atıcılık, yüzme, halter ve modern pentation branşlarında ise olimpiyat rekorları kırıldı. Ve bu zorlu yarışta 80 ülke madalya kazanabildi. ABD, toplam 96 madalya ile 1., Rusya Federasyonu 88 madalya 2., Çin Halk Cumhuruyeti ise 59 madalya ile 3. sırada yer aldı. Türkiye ise toplam madalya sıralamasında 26. sırayı alabildi.

 

 

Olumsuzluklar

 

 

Dünya Savaşları

 

 

 

 

Modern olimpiyatlar yapılmaya başladığı 1896 yılından itibaren iki kez Dünya'yı saran savaş nedeniyle duraklatıldı. I. Dünya Savaşı sebebiyle 1 kez, 2. Dünya Savaşı sebebiyle ise 2 kez oyunlar iptal edildi.

 

 

İskenderiye ve Budapeşte'nin de aday olduğu ve sonunda Berlin'de yapılmasına karar verilen 1916 yılındaki 6. Olimpiyatlar, I. Dünya Savaşı sebebiyle iptal edildi. Oyunlar 20 yıl sonra 1936 yılında Berlin'de yapılabildi.

 

 

Berlin'de yapılan ve Hitler'in gövde gösterisine dönüşen bu oyunlardan 4 sene sonra 1940 yılında Helsinki'de yapılması gereken oyunlar bu defa 2. Dünya Savaşı nedeniyle iptal edildi. 1939 yılında savaş başlamadan 1944 yılındaki oyunların da Londra'da yapılmasına karar verilmişti. Ancak 1944'e gelindiğinde savaşın hala devam etmesi nedeniyle 1944 Olimpiyları da yapılamadı. 2. Dünya Savaşı'nın bitmesi ile oyunlara ev sahipliği yapamayan bu iki şehir 1948 ve 1952'deki Olimpiyları düzenleme hakkını elde etti.

 

 

Politika

 

 

 

 

Politika oyunlar üzerine her zaman etkisini göstermiştir. Bunun ilk ve en önemli örneği 1936 Berlin Olimpiyatları'nda yaşanmıştır. Adolf Hitler, oyunları bir güç gösterisi ve Nazi propagandası için araç olarak kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur. Hitler'in yaptığı açılış konuşması tüm dünyada radyodan dinlenmiştir. 1936 Olimpiyatlarına damga vuran olay ise ABD'li siyahı atlet Jesse Owens'ın çıplak ayakla dört altın madalya kazanıp, rekorlar kırması ve ırkçı Hitler'in stadyumu terk etmesine sebep olmasıdır.

 

 

Sovyetler Birliği 1952 yılına kadar Olimpiyatlara katılmadı. Bunun yerine 1928 yılından itibaren Spartakiads adıyla kendine yakın ülkelerin katılmasıyla başka bir spor organizasyonu düzenledi.

 

 

1962 yılında çoğunluğu bağımsız sosyalist ülkelerden oluşan ve önderliğini Endonezya'nın yaptığı bazı ülkeler tarafınan Games of the New Emerging Forces (GANEFO) -Yeni Ortaya Çıkan Güçlerin Oyunları olarak tercüme edilebilecek- yeni bir organizasyon hazırlığı başlatıldı. Bunun üzerine Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), bu organizasyonda yarışacak sporcuların Olimpiyatlara katılma haklarının olmayacağı şeklinde bir deklarasyon yayınladı. Bir kez 1963'de Jakarta'da yapılan oyunlar, 1967'de Kahire'de yapılması planlandığı halde yapılamadı.

 

 

1968 Olimpiyatları iki siyahı atletin olimpiyat tarihine geçecek gösterisine şahit olmuştur. 200 metre yarışında rekor kırarak altın madalya alan Tommie Smith ve aynı yarışta 3. olarak bronz madalya alan John Carlos madalya töreninde siyah eldivenli ellerini yumruk şeklinde havaya kaldırarak adına yarıştığı ABD'deki ırk ayrımcılığını protesto etmişlerdir. Bunun sonucu iki atlet de milli takımdan uzaklaştırılmışlardır.

 

 

1996 ile 2002 yılları arasında Afganistan'ın oyunlara katılması ülkedeki Taliban rejim nedeniyle engellendi. Afganistan bu hakkı 2004 yılında tekrar kazandı.

 

 

Şimdiye kadar düzenlenen olimpiyat oyunlarına hiçbir müslüman ülke ev sahipliği yapamamıştır.

 

 

Boykotlar

 

 

 

 

Ülkelerin çeşitli protestolarını göstermek için Olimpiyatlara katılmayı boykot etmesi oyunları özellikle Soğuk Savaş döneminde oldukça etkilemiştir. Boykotların oyunların gücüne en büyük etkisi ise 1980 ve 1984'de peşpeşe yapılan Moskova ve Los Angeles'deki oyunlarda görülmüştür. 1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesini protesto eden ve ABD'nin başını çektiği 64 ülke Moskova'yı protesto etti. Oyunlara sadece 80 takım katıldı.

 

 

Dört sene sonra bu defa ABD'de yapılan olimpiyatları Doğu Bloku ülkeleri boykot etti. SSCB'nin önderliğinde aralarında Doğu Almanya ve Küba'nın bulunduğu 13 ülke olimpiyatalara katılmadı.

 

 

Ancak olimpiyatlar tarihinde ilk boykot 1956 yılında Hollanda, İspanya ve İsviçre tarafından Macaristan'daki ihtilali protesto için yapıldı. Bunun yanında Kamboçya, Mısır, Irak ve Lübnan, Süvevş Bunalımı (Savaşı) olarak da bilinen Arap-İsrail Savaşı'nın protesto için bu olimpiyatlara katılmadı.

 

 

1968 ve 1972'de pek çok Afrikalı ülke Yeni Zelanda, Zimbabwe (Rodezya) ve Güney Afrika'nın Olimpiyatlara katılması engellenmesi nedeniyle IOC'nin karar almasını istemiş ve boykotla tehdit emmişlerdir. Son olarak 1976 Montreal Olimpiyatları'na Yeni Zelanda Rugby takımının ırkçı yönetimi nedeniyle sportif ambargo uygulanan Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bir turnuvaya katıldıktan sonra olimpiyatlara kabul edilmesini protesto etmek için bu oyunlara katılmamıştır. 22 ülke oyunları boykot etmiştir.

 

 

1988'de Kuzey Kore Seul'deki (Güney Kore) oyunlara katılmadı. Bu oyunlara Küba, Etiyopya ve Nikaragua da katılmadı.

 

 

Terör

 

 

 

 

1972 Münih Olimpiyatları'nda, oyunlar tarihinin ilk ve en önemli terör olayı gerçekleşmiştir. Kara Eylül örgütüne bağlı Filistin'li 8 terörist İsrail adına yarışan 11 sporcuyu esir almıştır. İki sporcuyu hemen öldüren teröristler diğer 9 sporcuyla beraber Almanya'yı terketmek üzere havaalanına geldiklerinde Alman güvenlik güçlerinin operasyon hazırlığında olduğunu farketmiş, 9 sporcuyu öldürüp çatışmaya girmişlerdir. Toplam 18 saat süren olayda 11 sporcunun yanısıra bir Alman polis ve 5 terörist de ölmüştür.

 

 

Yine 1972 Olimpiyatları'nda kapanışın yapılacağı 11 Eylül günü Stuttgart'tan bir uçak kaçırıldığı ve Arap teröristlerin törene bomba atacağı haber alındı. Yetkililer kaçırılan uçağı iki adet savaş uçağının takip ettiğini ve Münih'e yaklaşması halinde düşürüleceğini açıkladılar. Ancak bir süre sonra radarın takip ettiğinin başka bir sivil uçak olduğu ortaya çıktı. Kaçırılan uçak ise bir daha bulunamadı.

 

 

1996 Atlanta Olimpiyatları'nda Olimpiyat Parkı'nda bir bomba patladı. Patlama sonucu bir seyirci öldü ve 100'den fazla kişi yaralandı. Melih Uzunyol adlı TRT kameramanı ise olayı çekmek üzere koşarken kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Soruşturmaların sonucunda bombayı Eric Robert Rudolph adlı bir ABD vatandaşının koyduğu ortaya çıktı.

 

 

Doping Skandalları

Olimpiyatların ruhuna en çok zarar veren etkenlerin başında son yıllarda kullanımı gittikçe artan doping etkisi olan ilaç kullanımı gelmektedir. Özellikle Atina Olimpiyatları'nda başta halter gibi güce dayalı sporlar olmak üzere pek çok doping vakası ile karşılaşıldı ve alınmış pek çok madalya geri iade edildi.

 

Aslında ilk olimpiyatlarda doping etkili ilaç kullanımı yasak değildi. Hatta 1904 yılında maratonu kazanan Thomas Hicks'e yarış içinde dahi antrenörü tarafından güçlendirici ilaçlar verildi.

 

Ancak zaman içinde bunun spor ruhuna aykırı olması ve ileri safhalarda sağlık problemleri yaratması sebebiyle yasaklanması söz konusu oldu. İlk olarak 1956 Melbourn'da konu gündeme geldi.

 

Olimpiyat tarihinin dopinglerle ilgili en dramatik oalyı ise 1960'da gerçekleşti. Danimarkalı bisikletçi Knut Enemark Jensen yarış sırasında bisiklettten düşerek öldü. Daha sonra ölümünün kullandığı dopingli ilaçlardan kaynaklandığı ortaya çıktı. Bu olay üzerine 1963 yılında Avrupa Komisyonu'nda doping konusu ele alındı ve ilk kontroller yetersiz de olsa, 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda yapılmaya başladı.

 

Ancak pek çok spor federasyonun koyduğu dopingli sporcuya men cazasını uygulama kararını IOC ilk olarak 1967'de verdi. Ve Olimpiyatlar tarihinde ilk doping testi pozitif çıkan sporcu 1968 yılında İsveçli atlet Hans-Gunnar Liljenwall oldu. Sporcu kazandığı bronz madalyayı alkol kullanımı nedeniyle kaybetmiş oldu.

 

Olimpiyatların en bilinen doping olayı ise 100 metre yarışında Seul Olimpiyatları'nda ortaya çıktı. Kanadalı sprinter Ben Johnson yarışı rekor kırarak kazanmış ve bu oyunların belki de en önemli madalyalarından birini kazanmıştı. Ancak doping testleri sonucu pozitif çıkınca madalyayı iade etmek zorunda kaldı ve 2 yıl men cezası aldı.

 

Son yıllarda oldukça artan dopingli ilaç kullanımı ile Uluslarası Anti Doping Kurumu (WADA) kuruldu ve denetimler oldukça sıklaştırıldı. Ben Johnson olayında olduğu gibi madalyanın verilip sonra alınması ve doping kullanmayan sporcuların hakkı olan dereceyi o sahada alamaması oldukça tartışıldı. Bu yüzden artık sporcular oyunlara katılmadan önce, hatta kendi ülkelerindeki baskınlar ile, testler yaparak dopingi önlemeye ve ilaç kullanan sporcuların oyunlara katılması engellenmeye çalışılıyor.

 

http://www.turkcebilgi.com/olimpiyatlar/ansiklopedi#ansiklopedi

 

 
Bilgistasyonu bugün 68 ziyaretçi (84 klik) tarafından ziyaret edildi.


Copyright © 2010 Bilgistasyonu » İletişim | » Tüm Servisler | » Reklam Ver | »Site Politikası | » Ziyaretçi Haritası

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol